6 Nisan 2020

Türkiye’de Postsekülerizmin Sınırları Konulu Çalışmam Religion Compass’ta Yayımlandı

ile Emrah Konuralp
Share

Web of Science (WoS) tarafından taranan ve Wiley grubuna ait olan Religion Compass dergisinde İngilizce olarak yayımlanan “Limits of post‐secularism in Turkey: Comparing the attitudes of the Justice and Development Party towards the headscarf and Alevi issues” (Türkiye’de postsekülerizmin sınırları: Adalet ve Kalkınma Partisi’nin başörtüsü ve Alevi sorunlarına yönelik tutumlarının karşılaştırılması) başlıklı çalışma, özetle şöyle:

“Laiklik sonrası” olarak Türkçeye çevrilebilecek olan postsecularism tartışması, hem dinsel seslerin kamusal alana dahil edilmesini hem de dinin uluslararası politikada ve Batı ulus-devletlerinin iç politikalarında artan önemini göstermektedir. “Post-seküler” terimi ilk olarak çoğulculuğun liberal demokrasi için hayati öneme sahip olduğu Batılı toplumları tanımlamak için ortaya çıktı. Bununla birlikte, aynı kaygı Batılı olmayan toplumlarda da yaygın hale geldi. Bu bağlamda, ağırlıklı olarak Müslüman bir topluma sahip laik bir devlet olan Türkiye’de, İslami bir repertuarı olan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, possekülerizm analizi için canlı bir örnek sunmaktadır. Bu makalede bu partinin Türk siyasetinde postseküler bir durumu temsil etmedeki başarısı ya da başarısızlığı iki konuya atıf yapılarak ve bu iki konu karşılaştırılarak analiz edilmiştir. Bunlardan birincisi, başörtüsü sorunu ile sembolize edilen kamusal alanda görünülürlük üzerine Sünni-İslami talepler. İkinci konu, Sünni-Türk sosyo-kültürel kimliğinin egemen olduğu “laik” kamusal alanın sınırlarını ve sınırlılıklarını zorladıkları için Türkiye’de yaşayan Alevilerin talepleridir.

DOI: https://doi.org/10.1111/rec3.12352

Makale her ne kadar “lakilik sonrası” durumu bugünkü iktidar partisi üzerinden değerlendirse de şunu not etmekte yarar var: Aslında, postsekülerizm kavramının çağrıştırdığı dönüşümü Türk siyasetinde ilk temsil eden isim, “inançlara saygılı laiklik” ilkesini 1990’lı yıllarda gündeme getiren Bülent Ecevit olmuştur. Diğer bir ifadeyle, Ecevit’le “postsecularism” Türk siyasetine “inançlara saygılı laiklik” olarak aktarılmıştı.

Laiklik konusundaki ve laikliğin Türkiye’de ulusal birliğin sağlanması noktasındaki duyarlılığıyla bilinenen Ecevit gibi bir siyasetçinin bu söyleminde, 1980 darbesiyle Türkiye’de kökleşen kimlik siyaseti çerçevesinde laikliğin bir kutuplaşma aracına dönüştürülmesine karşı bir duruş gözlemleniyordu. Bu ise siyaset bilimcilerinin araştırması gereken başka bir önemli konudur.