19 Kasım 2014

TÜRKER TARAFINDAN YAPILAN KARALAMAYA YANIT

ile Emrah Konuralp
Share

Açıkça söylemek gerekirse, terör örgütü başına, elinde binlerce insanımızın ve şehidimizin kanı olan bir şahsa SAYIN diyen bir siyasi parti genel başkanına cevaben bir açıklama yapmak, onunla aynı seviyedeymiş izlenimi vermek riski içerdiğinden pek tercih edeceğim bir davranış değildi. Ancak son gelişmelere ve doğrudan adımız kullanılarak yapılan suçlamalara ve karalamalara kayıtsız kalmak da doğru olmazdı.

Bir siyasi partinin genel başkanının rakibi olan genel başkan adayını ve arkadaşlarını bertaraf etmek gayretiyle kullandığı yöntemleri ve yaptığı açıklamaları görünce aslında ne kadar büyük bir korkuya neden olduğumuzu gösterdikleri için kendimizle ve arkadaşlarımızla gurur duyuyorum.

Ve anlıyorum ki, iplikleri pazara çıkanlar köşeye sıkıştıkça çirkinleşmeye ve Demokratik Sol camiamıza olan kinlerini sözleriyle ve davranışlarıyla açıkça ortaya koymaya başlamışlar.

Ulusal sol siyasetin önündeki en büyük tıkaç olan ve 5 buçuk yıldır yürüttüğü DSP Genel Başkanlığı döneminde tek bir dikili ağacı bulunmayan Masum Türker, yaptığı pazarlıklar ve son çırpınışlarla siyasi ömrünün sonuna gelmiştir.

Türker bugün 64 yaşındadır. Ama üzülerek gözlemliyoruz ki, yaşının ağırlığını taşımakta son derecede büyük güçlükler çekmektedir. Eğer önümüzdeki seçimde Meclis’e kapak atma girişimlerinden bir sonuç alamazsa bir sonraki seçimde yaşı gereği hiçbir şansı kalmayacaktır. Telaşının bir nedeni budur.

İkinci nedeni ise koltuktan oturarak savurduğu ithamların gerçekliğine ilişkin belgelerin o koltuktan kalkmak zorunda kaldıktan sonra ortaya çıkacak olmasıdır. Örneğin, benim DSP Genel Merkezinde gençlik temsilciliği ve gençlik örgütü başkanlığı yaptığım dönemde 3 buçuk trilyon harcandığına ilişkin iddiasını böyle bir meblağın nasıl hesaplandığı, bu kadar yüksek bir harcamada kimlerin imzası olduğu, bu dönemde kimlerin genel merkezde yönetici olarak bulunduğu, nerelere ve kimlere ne kadar harcandığı gibi belgeleri ortaya koyarak ispatlamasını bekliyoruz.

Bu iddiaları veya çamurları ortaya attıktan sonra da kendisinin asil olduğunu eklemiş. Kendi kendisine asil deme ihtiyacı hisseden bir kişinin ruhsal ve kişilik yapısını analiz edecek kadar konunun uzmanı değilim. Ama sözlerini söz olmaktan çıkarıp kanıta dökmediği, hatta ortada bir usulsüzlük varsa bunu yargıya taşımadığı sürece iddia ettiği asaletle ilgili soru işaretleri ünlem işaretine dönüşecektir.

Evlatlarını parti gençlik çalışmalarına yönlendirdiği iddiasını çok gülünç karşıladığımı da belirtmem gerekiyor. Türker’in oğluyla kendinin genel sekreter olduğu dönemde odasında karşılaşmıştım. Bir de kayın-pederinin cenazesinde gördüm. Onun dışında bırakın siyasi bir çalışmada hiçbir ortamda adını bile duymadık. Üstelik bu başkan oğluna beni tanıştırırken oğlunun benim gibi bir arkadaşı olmasını çok istediğini de söylemişti. Demek ki o dönemde henüz bizi siyasi hesaplarının önünde engel olarak görmüyordu.

Türker genel başkan seçildikten sonra partimizle yollarını ayıran 50’yi aşkın eski bakan, milletvekili ile il ve ilçe başkanları, yöneticileri gibi bizim dönemimizde partide görev alan binlerce gencin partiye küsmesi veya başka partilere gitmesinin sorumluluğunu da bize yıkmaya çalışıyor olması Türker’in kıvrak zekasının bir başka örneği. Oysa aklı başında biri kendisine dönüp sormaz mı:

– Yahu sen bu partinin bunca yıldır başkanı değil misin? Eline bu parti 66 belediye yüzde 3 oy, her ilde kurulu örgütler, 29 buçuk trilyon nakit para, 60’tan fazla donanımlı minibüs, 3 seçim otobüsü, makam araçları, başta genel merkez binası olmak üzere çeşitli gayrimenkullerle devredilmedi mi? Sen bunların hiçbirisine sahip çıkamadığın gibi gençlere de sahip çıkmadın. Yaptığın görüşmelere bile sahip çıkamıyorsun, yalanlamak için türlü çabayı gösteriyorsun, gençlere mi sahip çıkacaktın?

– Bilanço yapmayı çok iyi bildiğin halde kendi hezimetinin bilançosunu yapmadan suçu neden başkalarına yıkmaya çalışıyorsun?

– Hadi kuldan utanmıyorsun; Allah’tan da mı korkmuyorsun?

Genel başkan benim merhum liderimiz tarafından partiye davet edilmiş ve program yenileme kurulunda bizzat Bülent Ecevit’in isteğiyle görevlendirilmiş olmamı aradan geçen on yılı aşkın süreye karşın hala sindirebilmiş değil. O dönemde partimizin genel sekreteri olan ve kişiliğiyle birlikte Demokratik Sol’u yaşayan Sayın Süleyman Yağız’ı da zan altından bırakacak kadar ileri gitmekte bir sakınca görmemiş.

Siyasette sağdan sola, oradan oraya zikzaklar çizmiş kişilerle değil de duruşuyla ve davranışlarıyla Sol kültürü yansıtan kişilerle bir gönül ve inanç birliği içine girmem kendisini rahatsız ediyor olabilir. Kişilerin yaralarını tedavi edemeyeceğime göre kişilere o yaralarıyla birlikte yaşamayı öğrenmeleri ve duracakları yeri öngörmelerini tavsiye ediyorum.

Allah’a şükür siyasette verdiğimiz mücadeleyi yürütmek için gerekli donamıma, zekâya ve kararlılığa sahibiz. Bizi sevdiğimiz saydığımız insanların kuklasıymış gibi sunmaya çalışmak hem o insanlara hem de bize çok büyük bir haksızlık. Ama insana saygısı olmayanların bu konuda dikkatli bir üslup kullanmalarını da beklemiyoruz. İnsanları küçümsemek, hakir görmek, onlara tepeden bakmak bir kişilik bozukluğudur; yetişme tarzı ve yaşanmışlıkların bilinçaltına itilerek kişisel gelişime verdiği zarardan kaynaklanmaktadır. Yine tedavi adresi veya kişisel rahatsızlıkları tatmin mercii ben olmadığımı hatırlatıyor, bu konuda bir uzmandan destek almalarını öneriyorum.

Benim nereden geldiğimin belli olmadığını da söylemiş başkan… Bizim yaşamımız herkese açık, evimizin kapısı da herkese açık. ODTÜ’de öğrenim görmek üzere Ankara’ya Trabzon’dan geldiğimi, Trabzonlu olduğumu, geldiğim yıl da DSP’ye davet edildiğimi 2002 yılından beri birçok gazete ve site yayımlamıştır. Geçmişimle ilgili bir bilinmezlik kompleksi içinde bulunmadığımdan ve gizleyecek bir durumum söz konusu olmadığından ötürü de çok açık bir yaşantı sürmekteyim. Ama başkanın bizim üzerimizde yarattığı gizemin nedeni kendi gizemli geçmişini örtme telaşından başka bir şey değildir.

Dikkat edilirse genel başkan ortaya attığı iddiaları dile getirirken hep dolambaçlı ifadeler kullanıyor. Çünkü biliyor ki, net bir suçlama yaparsa bunun hukuki yollardan hesabını soracak özgüvenimiz fazlasıyla mevcuttur.

Dava arkadaşlarımıza, camiamıza ve umut insanlarına sevgi ve saygıyla…

Emrah KONURALP