16 Haziran 2014

DSP’DEKİ MUHALEFETİN ÖNCÜSÜ KONURALP KEŞAN’DA

ile Emrah Konuralp
Share

Medya Keşan Gazetesi’nin haberi: 

DSP’nin muhalefet hareketi öncüsü Emrah Konuralp: “Kurtuluş reçetesi Ak Güvercin”

  • “Üreticimiz kredi ile ekiyor, hasat zamanı da haciz biçiyor!”

  • “DSP’nin kuruluş hedefi ve vazgeçilmez ilkesi; süngüsüz barış”

  • “Laiklik olmadan, ulusal bütünlük ve birlik sağlanamaz” 

  • “Çağdaşlığımız güvencesi olan bir toplum, anarşist bir grup olarak gösterilmeye çalışılıyor”

  • “Bu emanetten dönen namerttir”

EmrahKonuralp KEŞANDSP (Demokratik Sol Parti) içerisindeki“Umut için halk hareketi” adı altında muhalefet hareketinin öncüsü Siyaset BilimciEmrah Konuralp, 14 Haziran 2014 Cumartesi günü Keşan’a geldi.

Beraberinde DSP Trakya Bölge sorumlularıHasan Bekşen ve İlhan Güzelgün, Merkez Denetleme Kurulu Başkanı Osman Çoban, Genel Başkan danışmanları Ramazan Ese veYaşar Karatay, Beyoğlu Kurultay DelegesiHasan Fehmi Ata, DSP Küçükçekmece İlçe Başkanı Hüseyin Burşak, Edirne İl Kurultay Delegesi Sami Çakırlar, DSP Marmara Ereğlisi eski ilçe başkanı Ali Aygür ve DSP Marmara Ereğlisi eski yönetim kurulu üyesi Talat Özyalçın’la saat 12.00 sıralarında Keşan’a gelen Konuralp, DSP Keşan İlçe Başkanı M. Cem Akgül ve partililer tarafından karşılandı.

Eski Adliye Binası’ndaki DSP İlçe Başkanlığı Merkezi’ne geçen heyet, burada bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantının açış konuşmasını yapan DSP İlçe Başkanı Akgül, ‘hoş geldiniz’ dileğinde bulunduktan sonra sözü Trakya Bölge Sorumlusu İlhan Güzelgün’e bıraktı.

Güzelgün konuşmasında şunları ifade etti:

“Çok zor bir yoldan çıktık, çok zor bir yola girdiğimiz gibi çok zor bir yoldan geliyoruz. Demokratik Sol Parti 1960’lardan temellerini atarak bugünlere geliyor. Yılardır Demokratik Sol Parti’nin önüne tıkaç olanları gördük. Yıllardır Demokratik Sol Parti yalnızca ve yalnızca tıkaç olanlar değil, içimizdeki bazı insanların Demokratik Sol Parti’nin önünde bir engel olanları da gördük. Bunu da görme fırsatı yaşadık.

Demokratik Sol Partililer olarak şunu gördük ki; özellikle bu seçimlerde Türkiye bir yerel seçimleri yaşamadı, görmedi. Yerel seçim havasında olmayan bir Türkiye’yi gördük. Ancak gördüğümüz manzara içler acısı. Demokratik Sol Parti’yi binde yirmi dörtlere kadar düşürdüler ve şimdi küçücük odalara hapsedilmeye çalışılıyor.”

İlhan Güzelgün, yürüyüşlerine Keşan’dan başlamalarının gerekçesini ise şöyle açıkladı:

“Bu yola çıkarken, yürüyüşümüzü Keşan’dan başlattık. Bir tek nedeni vardı, o da Ecevit’in buraya geldiğinde yaptığı kahve toplantısında halkın alana sığmayıp, mitinge dönüşmesiydi.”

KONURALP: “KENDİ SINIRLARIMIZ İÇİNDE KENDİ YÜCE BAYRAĞIMIZA SAHİP ÇIKAMAYAN BİR TÜRK

ORDUSU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Daha sonra ise sözü ODTÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu DSP’nin umut harekatının öncüsü Emrah Konuralp aldı.

Toplantıya katılanları selamlamasının ardından Konuralp, DSP Genel Başkanı Bülent Evecit’in Demokratik Sol Parti Yürüyüşü’nü ilk Keşan’dan başlattığını ve gösterilen ilgiyi hatırlatarak, “Bugün de ilçe binamız doldu taştı. Yine Demokratik Sol Parti’nin insan seliyle birlikte iktidara yürüdüğü günleri hep birlikte göreceğiz, buna yürekten inanıyorum. Bu yola çıkış nedenimizde işte bu sevgili Keşanlılar. Ülkemizde öyle bir süreci yaşıyoruz ki, kendi kışlamızda kendi sınırlarımız içinde kendi yüce bayrağımıza sahip çıkamayan bir Türk ordusu ile karşı karşıyayız. Şimdi birileri çıkıyor kendi kışlasındaki bayrağa sahip çıkamayan Türk ordusuna bir yerleri hedef gösteriyor ve ‘haydi yürüyün’ diyor.” dedi.

“DSP’NİN KURULUŞ HEDEFİ VE VAZGEÇİLMEZ İLKESİ; SÜNGÜSÜZ BARIŞ”

Demokratik Sol Parti’nin kuruluş hedefi ve vazgeçilmez ilkesinin; ‘süngüsüz barış’ olduğuna dikkat çeken Emrah Konuralp, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Barış bizim için vazgeçilemez bir değerdir, kardeşlik bizim için vazgeçilemez bir değerdir. Ama bugün Türkiye’yi yönetenlerin ülkemizi getirdiği nokta, her köşesi sorunlarla çevrili, her yer bir ateş çemberi ve bu ateş çemberinin ortasında çırpınan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Bu bize reva değil. Biz bunları haketmiyoruz. Rahmetli liderimiz 2002’nin sonunda bunlara sıfır terörle bu ülkeyi teslim etmedi mi? Tek bir şehit vermiyorduk. Nasıl sağladı bunu rahmetli genel başkanımız? Ciddi bir devlet adamı duruşu sergileyerek. Ve hepsinden önemlisi, Atatürk’ün politikalarını takip ederek. Ama bugünkü aklıeveller kendilerini ulusumuzun ve cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten daha akıllı zannettikleri için bugün Türkiye bölünme süreci ile karşı karşıya gelmiştir.”

“LAİKLİK OLMADAN ULUSAL BÜTÜNLÜK VE BİRLİK SAĞLANAMAZ”

Laikliğin hem Batı’da hem Doğu’da ülkelerin ve ulusların birliği için en vazgeçilmez ilke olduğunu, laiklik olmadan ulusal bütünlük ve birliğin kesinlikle sağlanamayacağını belirten Konuralp, şunları dile getirdi:

“Gidin görün Mısır’ın halini. ‘Laik rejimi baharla değiştireceğiz’ dediler, Mısır’ı paramparça ettiler. Suriye’ye de aynısını yapmak istiyorlar. Suriye’deki laik rejimi değiştirip, yerine Müslüman kardeşler ideolojisine yakın, hani bugün bir yerleri işgal eden terör örgütlerinin düşüce yapısına yakın bir yönetimle değiştirmek istiyorlar. Kim bunlara arka çıkıyor? Maalesef Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı ve Türkiye Cumhuriyetinin diplomatları.

Bülent Ecevit bu ülkede başbakanlık koltuğundan neden edildi? ‘Amerika’nın Irak’ı işgaline ben başbakan olduğum sürece izin vermem’ dediği için. Rahmetli genel başkanımı koltuktan indirdiler, bunları görevlendirdiler, Irak bugün paramparça. Neden Irak paramparça, oradaki laik sistemi yok ettikleri için. Ulusal birliğini ve bütünlüğünü kaybetti. Şimdi aynı tehditle bizim ülkemiz de karşı karşıya. Binlerce yıllık kardeşliğimiz 10-12 yılda dinamitlenmiş durumda. Doğudan gelen Kürt kardeşlerimize bizi düşman gibi göstermeye çalıştılar ve toplumlar arasında psikolojik bariyerler oluşturmaya çalıştılar, büyük ölçüde maalesef de bunda başarılı oldular.”

“ÇAĞDAŞLIĞIMIZIN GÜVENCESİ OLAN BİR TOPLUM, ANARŞİST BİR GRUP OLARAK
     GÖSTERİLMEYE ÇALIŞILIYOR”

Şu anda çok daha tehlikeli bir durumla karşı karşıya olunduğuna işaret eden Emrah Konuralp, şunları ifade etti:

“Geçtiğimiz Haziran ayından Eylül ayına kadar Türkiye bir süreci yaşadı; Gezi süreci. Gezi süreci boyunca 5 bin 400 yurttaşımız gözaltına alındı. Emniyet’in hazırladığı ve basına sızdırdığı rapora göre; 5 bin 400 yurttaşımızın alevi kökenli olduğu. Bunun siyaseten tercümesi; bu cumhuriyetin kuruluşuna, bu cumhuriyetin felsefesine en önemli mayayı katan, çağdaşlığımızın güvencesi olan bir toplumu bugün bizim karşımıza birileri bir anarşist grup gibi göstermeye çalışıyor ve böyle bir iktidarla karşı karşıyayız. İşte buna son verecek hareket Bülent Ecevit’in öncülüğünü yaptığı ve bugüne getirdiğiniz Demokratik Sol Parti’dir.

Dünya büyük bir değişimin arifesinde. Ve bu değişimi sadece biz söylemiyoruz bu mevcut kapitalist ekonomistlerinin ayakta tutan çok önemli bir kuruluş var. Her gün televizyonlarda adını duyuyoruz: IMF. IMF’nin Başkanı Christine Lagarde bundan 2 hafta önce bir açıklama yaptı ve dedi ki; bu eşitsizliği büyüten haliyle, mevcut yapısıyla kapitalist sistem sürdürülemez. Kim söylüyordu, bu sistemin en büyük koruyucusu olan kurumun başkanı söylüyordu. Dünya milletlerinin önünde bir yol ayrımı var, iki yol var. Birincisi ya bu eşitsizliğe dayalı, eşitsizlik ve sömürü üreten düzenin yerine daha insancıl, daha halkça bir düzen kurulacak ya da baskı sömürü ve dikta rejimleri boy gösterecek. İşte Ortadoğu’nun bugün yaşadığı süreç bu. Ortadoğu’da ve ülkemizde baskıcı bir yönetim anlayışı egemen kılınmaya çalışılıyor. Oysa Batı, IMF Başkanı’nın söylediği gibi daha eşitlikçi, daha halkça ve daha insanca bir düzenin arayışı içine girdi.

İşte bizim seçeneğimiz de toplum olarak bu. İki yoldan birini tercih etmek zorundayız. Soruyorum sizlere: Bu mevcut iktidarla birlikte daha insancıl, daha eşitlikçi, daha adaletli daha hakça bir düzene kavuşabileceğimize inananınız var mı arkadaşlar? Hayır. Dünya büyük bir uyanışın içinde ama bizim toplumumuz, Türk toplumu bu uyanışı IMF Başkanı’ndan bir yıl önce dünyaya haykırdı. O gezi eylemleri ne başlı başına hükümet karşıtı bir eylemdi ne başlı başına çevreci bir hareketti ne de sadece Türkiye ölçeği ile sınırlıydı. Bütün bu söylediklerimin hepsini kapsayan ve biz artık böyle bir sistemde böyle bir düzende yaşamak istemiyoruz diyen bir hareketti ve Allah razı olsun o gençlerden, bu sesi tüm dünyaya haykırdılar.”

“ÜRETİCİMİZ KREDİ İLE EKİYOR, HASAT ZAMANI DA HACİZ BİÇİYOR!”

Geçtiğimiz yıl 30 Haziran’da DSP’nin bir Kurultay süreci yaşadığını hatırlatan Konuralp, “Tam Gezi olaylarının hemen ertesinde şunu söyledik biz; ‘bu akıntıya yön verecek, bu beklentiye yeni bir adres olacak bir yapıyı bu toplumun karşısına çıkaramazsak, bundan mevcut iktidar partisi kazançlı çıkar’ demiştik. Ve nitekim geçtiğimiz yerel seçimler bu sözlerimizi kanıtlar nitelikte. Bu kadar yolsuzluk iddialarına rağmen, oylarını büyük ölçüde korumuş bir iktidar partisi. Nedeni çok basit; seçeneksizlik, rakipsizlik. Oysa bu kadar çok derde, bu kadar çok sıkıntıya, bu kadar çok üzüntüye, bu kadar çok bölünmüşlüğe karşı Türkiye’nin bir kurtuluş reçetesi vardı rahmetli liderimiz tarafından yazılmış reçete. Amblemi ak güvercin olarak belirlenmiş bir reçete. O reçeteyi toplumdan kopardılar, o reçete siyaset kulvarının dışına itildiği için bundan nemalanan tek bir parti var, ne soldaki partiler ne başka partiler, bundan nemalanan parti mevcut Adalet ve Kalkınma Partisi. Çünkü biz biliyoruz ki, geçmişte bizim partimize oy vermiş, ama bugün Demokratik Sol Parti aktif ve iddialı bir parti olmadığı için özellikle kırsal kesimde oyunu götürüp başka sağ partilere veren çok sayıda yurttaşımız var. İşte bizim misyonumuz rahmetli liderimizin söylediği gibi, sağa itilmiş sol eğilimli, sosyal demokrat eğilimli o insanlara ulaşmak. Rahmetli liderimiz bize ‘işçiye sahip çıkacaksınız’ demişti, ‘köylüye sahip, emekliye sahip çıkacaksınız’ demişti. Var mı bize sahip çıkan? Üreticimiz bugün kredi ile ekiyor ama hasat zamanı ürün biçmiyor, haciz biçiyor!” şeklinde konuştu.

DSP Keşan“DEMOKRATİK SOLUN ADINI YENİDEN KİTLELERE DUYURALIM”

Soma’daki bir maden ocağında yaşanan facianın ardından bölgeye gittiğini de hatırlatan Emrah Konuralp, şunları söyledi:

“Sevgili başkanlarımla birlikte o dehşeti yerinde görmek istedim. Elimizden bir şey gelmezdi ama en azından o acıyı görüp, o acıyı bir nebze olsun cenaze törenlerine katılıp paylaşmak istedim. Yaşım sizden genç, 30 yaşındayım. Bu yaşıma değin böylesine acı yüklü, böylesine hüzün dolu bir kokuyla ben Soma’da karşılaştım. Maden ocaklarına 4 kilometre kala o ölüm kokusunu alabiliyorduk. Ve o maden ocağının kapısına gittiğimizde emekçilerin sahipsiz olduğunu, öksüz bırakıldığını gördük. Oysa o yüce insanla tanışmış ve birlikte görev yapmış bir kardeşiniz olarak söylüyorum, yaşasaydı bugün 89 yaşında olacaktı ama sizi temin ederim ki, 89 yaşındaki o Karaoğlan, o acının ertesi günü gidip o maden ocağının kapısında çadır kurardı ve o emekçi kesime yalnız olmadıklarını hatırlatırdı. Bizim liderimiz 1963 yılında, 60’lı yılların ortasında gencecik bir çalışma bakanıyken yola çıktığında işçilere demokratik toplu sözleşmeli, grevli haklarını tanıyan lider olarak çıkmıştı. Onun için Karaoğlan Bülent Ecevit işçi babası çiftçi dostu olarak anılırdı ama nereden nereye. 1960’lı yıllarda o haklar için mücadele vermiş insanlarız ama bugün emekçi kesimin yanında dik bir duruş sergileyemiyoruz. Ve toplumu alternatifsizliğe seçeneksizliğe mahkum etmek zorunda kalıyoruz.

İş halkın yanında olmaya gelince hiçbir siyasetçi halkın yanında değil ama dine gelince hepsi çok güzel dile geliyor ve hepsi çok güzel halkın yanında olduğunu söylüyor. Ama iş bedel ödemeye gelince hiç kimse meydanda yok. Geçtiğimiz kurultayda ben bir söz verdim; ‘genel başkan olduğum takdirde Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyeceğim bütün örgütlerimle’ dedim. Emeğin başkentinden başlatacağımız o yürüyüşte, sanıyor musunuz o yürüyüşün sonunda bugünkü diktatör bizi çiçeklerle karşılayacak Ankara’da? Gezideki gençlerin karşısına ne çıkardıysa, Demokratik Sol Parti’nin genç liderinin karşısına da aynısını çıkaracaktır. TOMA’larıyla gaz bombalarıyla sözüm ona destan yazan polisleriyle önümüzü kesmeye çalışacaktır. Ama biz yılmayacaktık, meclisin önüne kadar yürüyecektik bütün demokratik solcularla birlikte. Ve o akşam; yanlısı yansızı, yereli geneli, millisi gayri millisi bütün televizyon kanallarında ‘Bülent Ecevit’in öğrencisi Demokratik Sol Parti’nin genç genel başkanı hükümet tarafından coplandı’ diyeceklerdi. Otobüslerden halkı selamlayarak, oturduğun yerden açıklama yaparak değil; polisin karşısına, emniyetin karşısına, halkın çıkarları için çıkabilmektir. İşte bizim toplumumuz bugün böyle bir hareketin ve böyle bir liderin arayışı içindedir ve Allah’ın izniyle o hareket de o lider de biziz. Bizim toplumumuzun bu kadar çok sömürülmesi ve ezilmesi onların kaderi değil, ama bizim kaderimiz bu topluma çare olmak, onlara umut olmak. Yeter ki bu yürüyüş ve yolculukta birbirimize kenetlenelim, Demokratik Solun adını yeniden kitlelere duyuralım. Bunun için hep birlikte Zonguldak’tan yürümeye var mısınız?”

“BU EMANETTEN DÖNEN NAMERTTİR”

DSP Genel Merke-zi’nden kendisine gelen disiplin kuruluna sevkiyle ilgili gelişmeden de bahsedenEmrah Konuralp, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Bugün bizim önümüzü çeşitli uygulama ve engellerle kesmeye çalışanlar var. Buraya gelmeden önce önüme 3-4 sayfalık bir mektup geldi. Nerden? Rahmetli genel başkanımızın döneminden beri onurla üyesi olduğum ve uzun yıllar çalıştığım, gençliğimi verdiğim Demokratik Sol Parti’nin Genel Merkezi’nden geldi. Sonunda diyordu ki; Demokratik Sol Parti’de  değişime yönelik olağanüstü kurultay taleplerinize karşı tedbirli olarak kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildiniz. Soruyorum size; hangi güç bize Demokratik Sol Parti’den, Ecevit yolundan çıkarabilir, atabilir? Buna asla güçleri yetmeyecek. Demokratik Sol Parti’nin, Bülent Ecevit’in bize emanet ettiği bu bayrağın yegane sahibi bizleriz, bizi Ecevit bunun için yetiştirdi ve bunun için bugün bu bayrağı devralıp iktidara kadar götürme emaneti yükledi. Bu emanetten dönen namerttir arkadaşlar.

Sadece Demokratik Sol Parti’ye değil, arayış içinde olan tüm toplum kesimlerine yeni bir adres sunacağız. O adresin adı; Demokratik Sol Parti, amblemi de; ak güvercin olacak. Eğer biz bunu yapmazsak, Demokratik Sol Parti’mizi güçlü bir seçenek haline getiremezsek 50 seçim de geçse mevcut durumdan farklı bir durum beklemeyin arkadaşlar. İşte biz onun için çok önemli bir partiyiz. İşte biz onun için rahmetli liderimizin dediği gibi Demokratik Sol Partiye, Demokratik Sola mecburuz.

Sizlerin gözlerindeki umudu, yeniden uyanan, yeniden harekete geçen umudu görüyorum. İşte bu umut sayesinde, bu hareketi en geç 5 yıl içersinde iktidara taşıyacağım söz veriyorum. Bizler siyasetin hem mekteplisiyiz hem alaylısıyız. Türkiye’nin en iyi üniversitesinin siyaset bölümü mezunuyum.  Türkiye’de Bülent Ecevit için yazılmış ve basılmış ilk bilimsel kitabın sahibiyim. Ve yine bu kardeşiniz 18 yaşında DSP Genel Merkezi’nin kapısından içeri Ecevit’in koltuğunun yanında görev almak üzere girdi, aradan 12 yıl geçti ve hâlâ Demokratik Sol Parti’de. Bülent Ecevit’in kapısından başka hiçbir kapıdan geçmemiş bir kardeşiniz var sizin karşınızda. Bizim bu özelliklerimizden ötürü birileri kendilerine tehlike olarak görebilirler, ama dediğim gibi bizler toplumun kaderi, önemli insanlarız. Eğer bu kötü gidişe, bu kadere ‘dur’ demezsek çok daha büyük acılarla karşılaşacağız. Bu acıların yaşanmasını istemiyorsak, solun yeniden iktidara güçlenerek gelmesini istiyorsak, Demokratik Sol Parti’mizi ayağa kaldırmak zorundayız. Demokratik Sol Parti’mizi geçmişte olduğu gibi Keşan’dan, Edirne’den tüm Trakya’yı mavilere boyamalıyız. Var mısınız önümüzdeki 5 yıl içinde tüm Trakya’yı masmavi yapmaya? Siz varsanız biz de varız. Yolumuz açık olsun, yolumuz aydınlık olsun.”

Toplantının ardından DSP’nin umut hareketinin öncüsü Emrah Konuralp ve beraberindekiler, Keşan’daki yerel basını ziyaret etti ve ardından İpsala’ya gitmek üzere Keşan’dan ayrıldı.