SIRA BİZDE
Yıl 2010, aylardan Haziran: Genç bir hekim ülkemizde iktidar olmuş tek sol partinin, Demokratik Sol Parti’nin daha henüz kalp atışları durmamışken bir dokunuşla ayağa kalkabilmesi için kurultay salonunda kürsüden binlerce insana umut ışığı saçıyor; diyor ki, “Ben yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın en genç başbakanı olacağım. Kimileri bunu bir hayal olarak görebilirler. Ama hayal kuramayanlar geleceği de kuramazlar.” Aradan 5 yıl geçti ve Dr Davut OCAK’ın o sözleri hala kulaklarımızda çınlıyor.
Yıl 2011, yine aynı partinin ama bu kez seçimlerde sıfırı görmüş durumdayken yine aynı duygularla genç bir genel başkan adayı bendeniz şöyle seslenmiştim delegelere:
“Laik Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetimizi kurmak üzere yola çıktığında henüz çok genç bir yaştaydı. Ama kararlı ve inançlı mücadelesi sonucu, bu hedefine ulaşabilmişti. Ve kurduğu bu cumhuriyeti de Türk gençliğine emanet etmişti. Yine çok genç yaşta siyasette çok etkin ve öncü görevler üstlenen liderimiz Bülent Ecevit de birçok alanda ilkleri gerçekleştirmişti. Şimdi de önümüzde ulu önderin 80 yıl geciken vasiyetini yaşama geçirme fırsatı sizlerin elindedir.”
Eldeki o fırsatı, o olanağı da kullanmamıza şans tanınmadı.
2013 Haziran’ı Türkiye yakın tarihinin en güzel, en başı dik, en kararlı Haziranıydı… Çünkü o tarihte Avrupa’nın son dönemdeki en önemli halk hareketi başlamıştı ülkemizde; GEZİ DİRENİŞİ!
Gerçek ve tam demokrasi, daha fazla özgürlük, refah ve bunları yaşama geçirecek yeni bir siyaset talebiydi GEZİ direnişinin temel güdüsü.
İşte o direnişin başladığı Haziran ayının sonunda yine aynı partinin kurultayı ve genç genel başkan adayı, yine bendeniz. O zaman da şöyle demişim:
“Gezi hareketinin verdiği mesajı doğru okumazsak, siyasette gençlerin öncülüğüne imkân tanımazsak, halka rağmen siyaset yapmaya çalışırsak GEZİ adressiz kalır ve AKP kazançlı çıkar.”
Nitekim dediğimiz gibi oldu. Gezi adressiz kaldı, halk umutsuz bırakıldı ve sonraki seçimlerden geçmişi karanlık, geleceği karanlık olanlar zaferle çıktı. Oysa bizim toplumumuz yeniliğe en açık toplumlardan biridir. Değişime en sıcak bakan toplumlardan biridir; çünkü bizim toplumuz saltanata son vermiş, Cumhuriyet devrimini gerçekleştirmiş ve en önemlisi de nüfusunun çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir toplumdur. İşte o nedenle gençliğin öncülüğü ve yükselişi en çok bizim toplumumuza yakışır, en çok bizim toplumumuzda yankı bulurdu.
Henüz bu gerçekleşemedi. Ama bizim 2010 yılından beri söylediklerimiz, 2013 sonundan itibaren Avrupa’da gerçekleşmeye başladı: 16 Aralık 2013’te Sebastian Kurz 27 yaşında Avusturya Dışişleri Bakanı oldu; 22 Şubat 2014’te 1974 doğumlu Matteo Renzi İtalya tarihinin en genç başbakanı oldu; 1978 doğumlu Pablo Iglesias tarafından geçen yıl kurulan Podemos (Yapabliriz) Hareketi İspanya’da hızla yükselişe geçti; Yunanistan’da Syriza (Radikal Sol İttifak) 1974 doğumlu Alexis Tsipras liderliğinde büyük zafer kazandı ve iktidar oldu.
Biz bu yola çıktığımızdan beri bizi küçümsemek isteyenler iki savı öne sürüyordu: Birincisi, siyaset çocuk oyuncağı değil. İkincisi, bitmiş bir parti yeniden iktidar olamaz. Avrupa’daki gelişmeler ve özellikle komşumuz Yunanistan’da Sol’un yeni iktidarı her iki öngörüsüz ve temelsiz savı boşa çıkardı. Syriza’nın sıfırdan nasıl iktidara geldiğini, gençliğin dinamizmi nasıl sağlayabildiği çok net ve çok açık bir şekilde ülkemizde başbakan olmuş tek solcu lider Bülent Ecevit’in el ve ruh verdiği hareketimizin geleceğinin ne kadar parlak ve umut dolu olduğunu kanıtlamaktadır.
Çünkü ülkemizde henüz bizim hareketimiz gibi bir başka hareket bulunmaktadır. Türkiye’de bu anlayışın başarıya ulaşabileceğini yıllar öncesinden görmüş olmaktan dolayı gururluyuz. Yılardır maddi manevi birçok sıkıntıya göğüs gererek yolumuza devam ediyoruz. Bağımız duruşumuzu ve onurumuzu koruyoruz. Bu mücadelenin uzun soluklu bir mücadele olduğunu en başından beri biliyor ve söylüyorduk. Erken sonuç almak isteyen veya soluğu tükenen bazı dostlarımız yeni umut insanlarına bayrağı devretti. Böylece iç dinamizmimiz artarak devam etti.
Şimdi ektiğimiz düşüncenin tohumdan çıkarak ve diğer ülkelerdeki örneklerle de cansuyu bularak yeşermesi için; verdiğimiz mücadelenin hukuksal ve siyasal sonuçlarını almak üzere inanç ve inatla bekleyişimizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki, önünde sonunda Türkiye’de bu anlayış iktidar olacak.