20 Aralık 2015

KURULTAY SONRASI İLK AÇIKLAMA

ile Emrah Konuralp
Share

13 Aralık 2015 günü toplanan DSP Olağanüstü Kurultayı’nda Genel Başkan Adayı olarak yarıştığım süreçte beni destekleyen, eleştirileriyle yön veren ve katkı sağlayan tüm dostlarıma teşekkür ederim.

Kurultayı kazanan Sayın Önder Aksakal’a da görevinde üstün başarılar dilerim. Kendisinin heyecan ve inançla olumlu çalışmalar yapabileceğini; bu heyecanın ve inancının kırılmaması, tersine, desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ülkenin DSP’nin kuruluş felsefesinde temsil ettiği değerlere çok büyük ihtiyacı olduğunu görüyorum. Burada şu veya bu ismin DSP Genel Başkanı olması değil, inandığımız değerlerin yeniden siyasetin gündemine taşınabilmesi önemlidir. Her DSP’li ve ülkenin kurtuluşunu Demokratik Sol’da gören herkesin bu bilinçle hareket etmesi gereklidir. O arada, yeni Genel Başkanın ve yeni yönetimin önceki dönemdeki dışlayıcı tavırlara son verirlerse ve sözde değil gerçekten kucaklayıcı olurlarsa başarı şansının artacağını düşünüyorum.

Benden açıklama bekleyen dava arkadaşlarıma şimdilik söyleyebileceklerim bunlardır. Ancak adaylık sürecimle ilgili yaşadığım ve hareketimizin geleceğine not düşmek adına ifade edilmesini gerekli gördüğüm bazı noktaları da ortaya koyma sorumluluğumuzu gözetmem gerekmektedir.

Bilindiği üzere 2014 yılında ben ve bazı arkadaşlarım, olağanüstü kurultay çağrısı yaptığımız için anti-demokratik ve hukuk dışı bir şekilde DSP’den ihraç edilmiştik. Bir buçuk yıllık bir hukuk mücadelesi sonucunda da Kurultay’a tam 3 gün kala bu hukuk mücadelesi lehimize sonuçlandı ve adaylığımızın önünde hukuki bir engel kalmadı. Kesin karar, temyize kabil olmamak üzere çıktığı halde Genel Merkez bize Gerekçeli Karar’ı görmedikleri sürece üyelik hakkımızın verilmeyeceğini söyledi. Bunun üzerine 10 Aralık 2015 akşamı mahkemeden gerekçeli kararı insanüstü bir azimle almayı başardık. Aynı akşam kararı Genel Merkez’e götürdüğümüzde bize verilen yanıt şok ediciydi: “Kararı mahkeme yoluyla Genel Merkez’e iletmemiz” gerektiği ileri sürüldü. Avukatımız kararı alır almaz Mahkeme yoluyla ve APS ile davalı vekiline göndermişti. Ertesi gün, yani Cuma günü bu kararı yine insanüstü bir çabayla davalı vekiline saat 14.30 itibariyle iletilmesini sağladık. Bununla da yetinmeyip kararı Noter aracılığıyla da Genel Merkez’e gönderdik. Oysa tüm bunlara gerek olmadığı hususunu eski Adalet Bakanımız Sayın Hikmet Sami Türk de Cuma sabahı yaptığımız telefon görüşmesinde kabul etmişti.

Kesinleşmiş bir mahkeme kararını uygulamamak Anayasal bir suçtur. Eğer karar uygulanmasaydı yapılacak olan Kurultay iptal edilecekti. Nitekim Sayın Önder Aksakal da Cuma günü kararı uygulayacağını söyledi ve bizi Genel Merkez’e davet etti. Bütün bunları aktarmamın nedeni dava arkadaşlarıma verdiğim sözü tutmak ve sesimizi Kurultay’da duyurmak adına yapılması gereken herşeyi fazlasıyla yaptığımızı anımsatmaktır.

Kurultay gününe kadar benim dışımdaki iki adayı destekleyen gruplar ve hatta bir genel başkan adayının bizzat kendisi benim aday olmayacağımın propagandasını yaptı. O arada delege listesi askıya çıktığında 160’tan fazla delegenin delegeliğinin ve üyeliğinin düşürüldüğünü gördük. 2-3 günlük süre içerisinde bunlara tek tek o delegelerden vekalet toplayarak itiraz etmek yine çok ciddi bir çabayı gerektiriyordu. Tüm bu delegelerin benim destekçim olduğunu iddia etmiyorum ancak büyük çoğunluğu kesinlikle Umut insanıydı ve bu nedenle üyelikleri düşürülmüştü.

En çarpıcı örnek, Balıkesir’de halihazırda ilçe başkanı olan ve kuruluşumuzdan beri üyeliği devam eden arkadaşlarımızın durumudur. Keza, Keşan örgütümüz de büyük bir haksızlığa uğramıştır. Yaptığımız 30’u aşkın itiraz, “daha önce dava yolu denemediği” gerekçesiyle haksız bulundu. Oysa delegeliği düşürülen arkadaşlarımızın üyeliğinin silindiği ancak delege listesi askıya çıktığında anlaşılmıştı. Yani daha önce hukuk yoluna başvuracak bir durum söz konusu değildi. Cuma akşamına kadar hem kendim hem de delege arkadaşlarımız için yürüttüğümüz hukuk mücadelesiyle Pazar günü soluğu, doğru düzgün hiçbir Kurultay çalışması yapmadan Kurultay salonunda aldık.

Bu kez de yıllardır partimizi nasıl ayağa kaldıracağımız üzerine yaptığım çalışmaları konuşmam yoluyla delegelere anlatmam engellendi. 20 dakikalık bir sürede sıfıra düşmüş bir partiyi nasıl yeniden umut haline getireceğimizi anlatmaya zorlandım. Hem divan başkanın hem de bana laf atarak konuşmamı bölen Disiplin Kurulu Başkanının tarizleriyle doğru düzgün konuşturulmadan kürsüden indim. Oysa Genel Merkez’in desteklediği aday hiç bir kesintiye maruz kalmadan yaklaşık 40 dakika konuştu.

Yine de yılmadım ve son tura kadar mücadelemizi sürdürdüm. İlk turda 635 delegenin 235’inin oyunu alarak Sayın Aksakal ipi göğüsledi. Ancak seçilmeye yetecek düzeye ilk iki turda erişemedi. Genel Merkez’e muhalif adaylar olarak ise ben ilk turda 98, Sayın Zeki Sezer 62 oy almayı başardık. Sonraki turda ise benim oyum 120’ye, Sayın Aksakal’ın oyu ise 240’a çıktı. Üçüncü turda Sayın Aksakal 250 oy alarak Genel Başkan seçilirken o geç saate kadar beni terk etmeyen 109 delegemizin oyuyla yarışı tamamladım. Bu inançlı insanların bu direnci hayatım boyunca hiç unutmayacağım bir onuru bana yaşattı. Hepsine hareketimiz adına şükranlarımı sunuyorum.

Gözlemlediğim diğer vahim olumsuzlukların ise üzerine bir sünger çekerek ve paylaşmaktan sakınarak dava arkadaşlarımızla birlikte yeni ufuklara ve yeni umutlara doğru yürüyebilme inancımı hep diri tutmak istiyorum.

Saygılarımla.

Emrah Konuralp