6 Mart 2013

KONURALP’LE ROPÖRTAJ

ile Emrah Konuralp
Share

Demokratik Sol Hareket, Bülent Ecevit’in kurucusu ve kuramcısı olduğu, kökü 1960’larda işçi hakları için verilmiş ve kazanılmış mücadeleye dayanan, köylü kesiminin kalkındırılmasına, halkın siyasal ve ekonomik gücünün, refahının yükseltilmesine, böylece demokrasiye her alanda gerçeklik kazandırılmasını amaçlayan, Türkiye’ye6 özgü sol hareketin adıydı.

Ecevit’in 1960’lı yıllarda başladığı ve 2000’li yıllara kadar uzanan 40 yıllık siyasi hayatının Demokratik Sol Gençlik için en son meyvesi Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni oluşturmak oldu.

17 Mayıs 2003 günü toplanan DSP Gençlik Kurultayı’nda Bülent Ecevit’in ve dönemin genel merkez yöneticilerinin isteği üzerine “Ulusal Gençlik” adına Ecevit’in hemen ardından bir konuşma yapan DSP Gençlik Merkezi Başkanı ve Parti Meclisi Üyesi Emrah Konuralp’in konuşması çok beğenilir ve ardından yeni bir gençlik örgütlenmesine gidilir. Emrah Konuralp, DSP’de daha önce gençlerin öncülüğünde parti yönetimine aday bir hareket olarak bir ilki başlatır, Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni kurar. Gençleri, Karaoğlan’dan aldığı güç ve DSP’den aldığı destekle hem düşünsel hem de eylemsel bir çığır açacağını öngörerek bu yolculuğa davet eder,  çalışmalarını sürdürür.

Demokratik Sol Gençlik Hareketi Kurucusu ve Başkanı Emrah Konuralp ile Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni, sol gençliği, Bülent Ecevit’i ve Türkiye’de gençliği konuştuk.

“DSP’DE DAHA ÖNCE KURULMAMIŞ GENÇLİK ÖRGÜTLENMESİNİ BAŞLATTIM”

Demokratik Sol Gençlik Hareketi hangi amaçla, ne zaman kuruldu? Neler yapıyorsunuz? Hareketinizi tanımlayıp, çalışmalarınızı anlatır mısınız?

Aslında Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni oluşturan öncü kadronun DSP içinde ortaya çıkışı 2003-2004 yıllarına uzanmaktadır. 17 Mayıs 2003 günü toplanan DSP Gençlik Kurultayı’nda Bülent Ecevit’in ve dönemin genel merkez yöneticilerinin isteği üzerine “Ulusal Gençlik” adına Ecevit’in hemen ardından bir konuşma yapmıştım. O konuşma sanırım merhum Ecevit’i ve diğer DSP yöneticilerini çok etkilemiş olacak ki, ilerleyen günlerde Ecevit’in Gençlik Temsilcisi olarak Parti Programı Yenileme Kurulu’nda görevlendirildim. 2004 yılında Zeki Sezer’in genel başkan seçilmesinin ardından da o dönemde, daha 20’li yaşlarımın başında Türkiye’de önde gelen partiler arasında en genç parti meclisi üyesi seçildim. Sonrasında Parti Meclisi üyesi olarak DSP Gençlik Merkezi’ni kurup hızlı bir tempoyla DSP’de daha önce kurulmamış gençlik örgütlenmesini başlattım. İşte Demokratik Sol Gençlik Hareketi’ni oluşturan öncü kadro o süreçte ortaya çıktı.

2009 yılında partimizde bir genel başkanlık değişimi yaşandı. Siyasete, ülke gerçeklerine ve Demokratik Sol düşünceye bakışlarımızdaki farklılıktan ve o yapının DSP’yi ileriye taşıyamayacağına inancımdan ötürü önce Parti Meclisi içinde, sonra da kurultaylarda bu tutumumuz doğrultusunda insanları örgütlemeye başladık.

Daha önce yakın dönem Türk siyasetinde böyle bir şey görülmemişti. Yani gençlerin öncülüğünde parti yönetimine aday bir hareket ortaya çıkmamıştı. Yani bir ilki başlatmıştık. Ama partimiz adına en sevindirici nokta şu ki, gençliğin bu çıkışı hiç yadırganmadı ve büyük destek gördü. 2010 Kurultayında 23 yaşında bir genç Dr. Davut Ocak hareketimizi temsilen genel başkanlığa aday oldu ve kurultaya katılan her yaştan insanın içinde 1970’li yıllardaki Karaoğlan rüzgârını yeniden estirdi. 100 kadar oy aldı ama herkesin de takdirini açıkça ilk kez o zaman kazandık.

Bir sonraki yıl seçim hezimetinin hemen ardından alelacele toplanan olağanüstü kurultayda bu kez hareketimizi temsilen ben aday oldum. Seçimi maddi imkânsızlıklar ve siyasal partiler kanununun parti yönetimlerine tanıdığı antidemokratik olanaklar nedeniyle kazanamadık ama parti içindeki etkinliğimiz, sempatimiz ve bize güvenenlerin sayısı çok arttı.

Bugün partimiz yine bir kongre sürecine girmiş durumda ve artık ilçe kongrelerinde bile bizim hareketimizin adayı olan listeler özellikle büyükşehirlerde seçim kazanıyor. Genel merkezimizin bize yönelik bu ilgiyi partinin geleceği ve güçlenişi açısından olumlu karşılamasını umuyorum.

Eğer onlar da önümüze yeni engeller çıkarmazsa Türkiye’de ve Avrupa’da bir ilki gerçekleştiren parti Demokratik Sol Parti olacak ve ilk kurultayda genç bir genel başkanın öncülüğünde yeni bir dinamik yapı göreve gelecek. Bunun Türk siyasetinde bir devrim etkisi yaratacağını ve DSP’ye yönelik ilgiyi bir anda tavan yaptıracağını düşünüyoruz.

2004 yılından beri sürdürdüğümüz parti içi öz eğitim çalışmalarıyla hem düşünsel hem de eylemsel olarak güçlendirdiğimiz genç kadroların yeni bir çığır açacağını öngörüyor olmak, geleceğe daha da güvenle bakmamızı sağlıyor. Büyük önderimiz Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” sözünü işte bu genç kadro haklı çıkaracaktır.

“ECEVİT, 32 YAŞINDA MİLLETVEKİLİ SEÇİLMİŞ, 36 YAŞINDA ÇALIŞMA BAKANI OLMUŞ GENÇ BİR LİDERDİ”

Demokratik Sol Gençlik Hareketi Rahmetli Bülent Ecevit’in hangi düşüncelerinden yola çıkarak böyle bir yolculuğa çıkmıştır. Ecevit’in Türk gençliğiyle ilgili ne tür çalışmaları ya da girişimleri olmuştur?

Rahmetli liderim Bülent Ecevit gençlik hareketleri açısından dikkatle değerlendirilmesi gereken bir örnek. Kendisi çok genç yaşta, 32 yaşında milletvekili seçilmiş ve yine çok genç yaşta, 36 yaşında Çalışma Bakanı olup Türk işçisine demokratik işçi haklarının sağlanmasına öncülük etmiş bir siyasetçi. Genç yaşta CHP Genel Sekreteri olup Türk siyasetine damga vuran Ortanın Solu hareketini başlatmış bir liderdi Ecevit. Ayrıca 1960 yılında anayasayı hazırlayan kurucu meclis üyesi olarak ilk kez seçilme yaşının 25’e düşürülmesi önergesini vermiş kişidir Ecevit.

İşte biz de Bülent Ecevit’in hem genç yaşta başlayan siyasal mücadelesini örnek alarak hem de onun Türk soluna getirdiği tutarlı duruşu geleceğe taşıma inancımızla siyaset yapıyoruz.

Ben bir siyaset bilimcisiyim ve bilimsel anlamda da Ecevit benim çok önem verdiğim bir kişilik. Hatta yüksek lisansta tez konum “Bülent Ecevit’in Milliyetçilik Anlayışı” idi. Geçtiğimiz haftalarda da bu tezim Ecevit hakkındaki ilk bilimsel çalışma olarak kitaplaştırıldı ve yayımlandı, “Ecevit ve Milliyetçilik” adıyla. Yani Ecevit benim ve arkadaşlarım için bir ekoldür.

“KÖŞE BAŞLARINI TUTAN “İNSANLAR GENÇLİĞE GÜVENMEK ZORUNDA!”

Demokratik Sol Gençlik Hareketi olarak “gençlik” kavramını nasıl tarif ediyorsunuz? Gençlik sizin için ne anlam ifade ediyor?

“Gençlik” genellikle bir yaş grubu olarak görülür. Ve yine genellikle gelecek kavramıyla özdeşleştirilir. Oysa gençlik aslında hem bugündür hem de gelecektir. Ama gençliği sırf gelecekle özdeşleştirip bugünden soyutlamak, bugün gençliğe söz hakkı tanımamak, geleceğe de büyük bir haksızlık yapmaktır.

Gençlik geleceği bugünden kurmada söz sahibi olmalıdır. Ama ne siyasette ne de toplumsal yaşamda buna ülkemizde önem verilmiyor. Gençliğe deneyim yoksunu ve olgunlaşmamış gözüyle bakılıyor. Bu da hem toplumsal yaşamı hem de siyaseti yozlaştıran çok önemli bir hastalık. Köşe başlarını tutan insanlar gençliğe güvenmek zorunda!

Deneyimle gençliğin çağdaş donanımını bütünleştirecek bir zihniyet devrimi gerekiyor Türkiye’de. Yani sırf “seçilme yaşını indirdik” demekle gençlik sorunu çözülmüyor. Zihniyeti değiştirecek altyapıyı da oluşturmak gerekiyor. Bizim hareketimiz başarıya yakın zamanda ulaştığında bu zihniyet devrimini gerçekleştirmek adına büyük bir kazanım sağlayacağız gençliğe.


“ÜLKEMİZDEKİ GENÇLERİN EN BÜYÜK SORUNU İŞSİZLİK”

Demokratik Sol Gençlik Hareketi Türkiye’deki gençlerin en büyük probleminin ne olduğunu düşünüyor? Bunun karşıtı olarak Türkiye’deki gençlerin en güzel davranışı ya da özelliği nedir sizce?

Ülkemizdeki gençlerin en önemli sorunu işsizlik. Ekonomik anlamda özgürlük sağlanacak ortamın ve ilkimin oluşmadığı bir düzende diğer özgürlüklerin de pek bir anlam taşımadığının bilincindeyiz. Batı toplumlarından farklı olarak Türk toplumunun aile bağlarının güçlü olması belki bu ekonomik sıkıntının sosyal alana taşmasına engel oluyor. Bu toplumuzun önemli bir özelliğidir. Ancak bunun aynı zamanda gençler açısından bir özgüven sorunu yarattığını da görmezden gelemeyiz. Bu demek değildir ki, aile bağlarımız zayıflamalı. Hayır, kesinlikle. Aile bağlarımız ve ebeveynlerin gençler için güvence oluşturması, gençler için ekonomik olanakların artırılmasıyla koşut olarak sürdürülmelidir.

“GENÇLİĞİN ÖNÜNE DOĞRU SEÇENEKLER SUNULURSA EN GERÇEKÇİ SEÇENEĞİ KENDİLERİ BELİRLEYECEKTİR”

İnsan gençken daha savruk, daha gözü kara, daha hesapsız oluyor… Bu anlamda gençlerin doğru yönlendirilmesi zorunlu oluyor. Gençlere kılavuzluk yaparken, örnek olurken hareket ettiğiniz temel dinamikleriniz (değerleriniz) nelerdir?

Ben bu görüşe pek katılmıyorum. Gençlerin yönlendirilmesi, güdülmesi gereken bir toplum kesimi olduğunu düşünmüyorum. Aslında gençleri hesapsızlık veya savurganlık olarak adlandırdığınız o tutuma sürükleyen işte az önce sözünü ettiğim özgüven sorunu. Bunu aşmanın yolu, yine az önce söylediğim gibi, gençliğe ekonomik olanaklar sunmak ve bunun karşılığında sorumluluk yüklemek.

Doğal gelişimin bir gereği olarak genç kuşaklar kendilerini önceleyen kuşaklardan daha donanımlı, daha iyi eğitimli ve daha gelişmiş oluyor. Dolayısıyla gençleri yönlendirmeye çalışmak ters tepebiliyor. Kuşak çatışması da tam da bu noktada ortaya çıkıyor. Ben inanıyorum ki, gençliğin önüne doğru seçenekler sunulursa gençlik az bir yanılma payıyla en gerçekçi seçeneği kendisi belirleyecektir.

Türkiye’de yıllarca gençliğin önüne birtakım idealler servis edildiğini ama yapılanların genellikle bunların anlatılmasından ibaret kaldığını görüyoruz. Bu anlamda geleceğin inşası için gençlere ne yapmak gerekiyor?

Bu tespitiniz büyük ölçüde doğru. Gençler inandıkları ülküler uğruna kıyasıya ve inatla mücadele verirler. Çünkü gençler toplumun henüz çıkar bağımlısı olmamış bir kesimidir. İşte bunun için geleceğin inşasında gençlere söz hakkı tanımak, gençliğin yönetime gelme konusundaki kapıları ve kanalları göstermelik olarak değil, içtenlikle açmak gerekiyor.

Eğer o kanallar açık olursa gençlik kendisine “servis edilen” idealler uğruna değil kendisi ve memleketi için doğru ülküler uğruna mücadele verecektir.

“GENÇLİK, İLERİCİ YAPISIYLA ÇOK ÖNEMLİ ATILIMLARA İMZA ATABİLECEK”

Gençlerle ilgili çalışmalarınızı yürütürken gelenekten nasıl besleniyor, geleceğe nasıl bakıyorsunuz?

Geleneği siyaseten takip ettiğimiz süreç veya çizgi olarak ele alırsak, kendi geleneğimizin ülkemizin ivedilik arz eden sorunlarının çözümü için en doğru reçete olduğunu düşünüyoruz. Toplumsal uzlaşı ve birliğin güçlendirilmesi bu anlamda bizim geleneğimizin bize sağladığı bir rehber. Bu yaklaşıma olan ihtiyacın da güç geçtikçe artıyor olması gelecek açısından bizim önemimizin artacağı anlamına geliyor.

Geleneği toplumsal yaşamdaki anlamıyla ele alırsak da şunu söyleyebilirim ki, Türk toplumu geleneklerine bağlı bir toplum. Bu açıdan güçlü bir toplum.  Ama aynı zamanda ilerici bir toplum.  Asla durağan olmayan bir toplum. İşte bu yapısıyla Türk toplumu gençliğin ilerici yapısıyla birlikte çok önemli atılımlara imza atabilecek bir toplum. Nitekim toplumumuzun çok büyük çoğunluğunu da 30 yaş altı gençlerin oluşturuyor olması bunun sağlam bir altyapıya sahip olduğunun bir göstergesi.

Yapılacak yeni anayasada nelerin olmasını istersiniz?

Eğer yeni anayasa yapılabilirse, yeni anayasamızın Türk ulusunu hiçbir ayrım gözetmeksizin kucaklayan ve Türklüğü etnik bir alt kimlik değil, ulusal düzeyde kapsayıcı bir kavram olarak ele alan, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, bireyi güçlendirirken toplumsal kazanımları örselemeyici ve tersine artırıcı, emekten yana bir anayasa olması bizim için önemli.

“TERÖRLE BİRLİKTE FEODALİZME DE SAVAŞ AÇILMALI”

Türkiye’de özgürlüklerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Özgürlük kavramı liberal düşüncede büyük ölçüde sırf siyasal boyutuyla ele alınır. Oysa özgürlüklerin ve demokrasinin gerçeklik kazanabilmesi için toplumsal ve ekonomik boyutlarıyla da birlikte düşünülmesi gerekir.

Bunu güncel bir konu üzerinden örneklendirmek istiyorum. Kürt kökenli yurttaşlarımızın özgürlükleri konusunda Türkiye’de sorun olduğu söyleniyor. Bu önemli bir konu. Ama bu konuya bakışta önemli bir yanlış yapılıyor ve yine sorun sadece siyasal ve yasal boyutuyla ele alınıyor.

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu’nun ekonomik anlamdaki geri kalmışlığının diğer yöre ve bölgelerden çok önemli niteliksel bir farkı vardır. O da yarı feodal düzendir. 21. yüzyılda hâlâ maalesef feodalizm bu bölgelerimizde hüküm sürmektedir. İnsan kişiliğini ve onurunu ezen ve adına “töre” denen çağdışı ekonomik ve sosyal düzen… İşte bölge halkını Kürt-Türkmen-Arap diye ayırmaksızın özgürleştirmenin ve insanca yaşam düzeyine getirmenin en birincil koşulu, terörle birlikte feodalizme de savaş açmaktır. Türkiye’nin maalesef onlarca yıldır yapmadığı veya yapmasına bir türlü müsaade edilmediği konu budur.

Yani feodalizm tarihin çöp sepetinde yerini almadığı sürece orada özgür yurttaşlar yaratılamaz. Bırakınız anayasal yurttaşlığı, hiçbir anlamda yurttaşlık bilinci kökleşemez. Töreye yani despotik otoriteye karşı boynu kıldan ince olan yöre halkı, Kürt olsun, Türkmen olsun, Arap olsun, birey dahi olamaz; onun Kürtlük kimliğinden önce “birey” ve özgür yurttaş olma bilincine ihtiyacı vardır.

İşte özgürlüklere yaklaşırken dikkate alınması gereken nokta ekonomik ve sosyal altyapının özgür yurttaş, özgür insan yaratacak bir biçim almasıdır.

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’deki gençlerin büyük bir çoğunluğu imkânı olsa yurt dışına gidebileceğini ve orada yaşayabileceğini söylüyor. Sizce gençler Türkiye’den neden gitmek istiyorlar? Gençler Türkiye’de neden memnun değil?

Bunun nedeni daha önce belirttiğim gibi çok açık: Ekonomik nedenler. Gençliğin ekonomik ve toplumsal yaşama katılımda geri planda ve geç kalması bunun nedeni. Türkiye’de eğitim olanakları, iş olanakları gelişmiş ülkelerdeki kadar olsa inanın bu cennet vatanı tek bir vatan evladı bile terk etmek istemez.

Yurtdışında bulunmuş, yaşamış ve oraları da gözlemlemiş birisi olarak söylüyorum. Türkiye gibisi yok… Özellikle Balkan ülkelerinde Türkiye’de yaşamak en önemli özlem ve istek. Oralardaki akrabalarımız Türkiye’nin gücünün, büyüklüğünün, zenginliğinin bizden daha çok bilincinde.

“GENÇLERİN PANZEHİRİ TOPLUMSAL YAŞAMA, SANATA, SPORA, DOĞAYA ÇEKMEK”

Bugünkü gençlerin hepsi televizyonla büyüdü. Şimdi buna bir de sanal dünya eklendi. Gençlerin algılamaları, hayal dünyaları, zihinlerinin çalışması, bakışları, görüşleri, kodlamaları, hepsi görsel ya da sanal dünyanın kurallarına göre şekilleniyor. Bu dünyanın nimetleri ya da kötülükleri gençleri nasıl etkiliyor? Gençlere ne yapmalarını tavsiye edersiniz?

Sanal dünyadaki olumsuzlukların önüne sanal dünyayı kısıtlayarak, sansürleyerek geçemeyiz. Gençleri sanal dünyaya hapsetmek yerine toplumsal yaşama çekmek, sanata, spora, doğaya çekmek bunun tek panzehiri. Devlete ama öncellikle ailelere bu konuda görev düşüyor.

“SOSYAL MEDYA GELENEKSEL MEDYANIN ÖNÜNE GEÇECEK”

Sanal dünyanın nimetlerinden biri de gençlerin sosyal medyada kendilerini ifade etmelerinde aracı olması. Hatta son dönemde ‘Arap Baharı’yla sosyal medya üzerinden gerçekleşen ayaklanmaların, devrimlerin olduğu söyleniyor. Sosyal medyayla ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu dünya nereye gidiyor sizce?

Ben sosyal medya denen olguyu son derecede önemli buluyorum. Son dönemde her alanda olduğu gibi medyada da kapitalistleşme ve tekelleşme arttı. Toplum klasik medya yoluyla yansız ve doğru habere ulaşamıyor. Oysa sosyal medyada hiçbir gelişmeyi toplumdan gizleme şansınız yok. İlerleyen süreçte sosyal medya geleneksel medyanın da önüne geçecektir. Bu da yeni toplumsal hareketlerin güçlenmesini ve dünyanın daha eşitlikçi daha yaşanabilir daha hoşgörülü bir mekân haline gelmesine katkı sağlayacaktır.

“TÜRK GENÇLİĞİ DÜNYAYA AÇIK BİR GENÇLİK”

Yeni kuşak gençlik “Y kuşağı gençlik” olarak da adlandırılıyor. Bu kavram genellikle 90’ sonrası doğumlular için kullanılan bir ifade. Y kuşağı gençler; iyi seviyede teknoloji algısı, bilgisi, kullanımı olan gençler olarak ifade ediliyor… Sizce teknoloji gençleri nereye götürüyor? Ya da gençler bu teknolojiyle nereye gidiyor? Gençlerin teknolojiyle irtibatını nasıl buluyorsunuz?

Teknolojik gelişme ve yeni nesillerin teknolojik donanımımın yüksek olması kaçınılmaz. Ama sırf teknolojik boyutuyla gelişmiş bir yeni nesil, maalesef tek boyutlu ve manevi algısı düşük bir nesil olabilir. Az önce de söylediğim gibi, doğaya, sanata, spora yabancı bir nesil giderek kendi toplumuna ve manevi dünyaya da yabancılaşır, duyguları körelir. Bunun önüne geçmek gerekiyor.

Türkiye’yi gençler üzerinden düşündüğünüzde nasıl bir gelecek tasarlıyorsunuz? Nasıl bir Türkiye’de yaşamak istiyorsunuz? Gelecek hayalinizi kısaca anlatır mısınız?

Gelecek bugünümüzden daha iyi olacak. Gençlere güvenim tam. Birbirini anlayabilen, hoşgörülü ve dünyaya açık bir gençlik Türk gençliği.

Geleceğe yönelik en büyük özlemim herkesin yaşamında mutlu, geleceğinden umutlu olduğu bir toplumda yaşamak; kardeşçe yaşamak.

KAYNAK: http://www.on5yirmi5.com/haber/guncel/stklar/121166/kose-basindaki-insanlar-genclige-guvenmeli.html